8 Ağustos 2014 Cuma

TAM EHLİYETSİZİN SORUMLULUĞU İSTİSNASI - HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI - SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME

T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/6489
K. 2006/12076
T. 14.12.2006
• AYIRT ETME GÜCÜNÜN BULUNMAMASI ( Davacı Bankanın Ödeme Talebine Kadar Tam Ehliyetli Biri Gibi Hareket Edebilen Davalının Borcun İfası İstendiğinde Ehliyetsizliğini İleri Sürerek İfadan Kaçınması Hakkın Kötüye Kullanılması Olduğu )
• HAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI ( Davacı Bankanın Ödeme Talebine Kadar Tam Ehliyetli Biri Gibi Hareket Edebilen Davalının Borcun İfası İstendiğinde Ehliyetsizliğini İleri Sürerek İfadan Kaçınması )
• KREDİ KARTI SÖZLEŞMESİ ( Yapılması Anında Tam Ehliyetsizlik - Davacı Bankanın Ödeme Talebine Kadar Tam Ehliyetli Biri Gibi Hareket Edebilen Davalının Borcun İfası İstendiğinde Ehliyetsizliğini İleri Sürerek İfadan Kaçınması Hakkın Kötüye Kullanılması Olduğu )
• SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME ( Hacir Altındaki Kişi Karşı Tarafın Aleyhine Olacak Şekilde Kendi Mal Varlığında Meydana Gelen Sebepsiz Zenginleşme Oranında Sorumlu Olduğu )
• TAM EHLİYETSİZİN SORUMLULUĞU ( Hukuki İşlemi Hükümsüz Olmakla Birlikte Bu Kuralın İlk İstisnası 4721 Sayılı TMK'nın 2. Maddesinde Yer Alan Dürüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılmaması İlkesi Olduğu )
4721/m.2,14,15,452/2
818/m.54/1,61,66,98/2
ÖZET : Davacı banka ile davalı arasında imzalanan kredi sözleşmesi sonucu kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle girişilen icra takibine vaki itirazın kaldırılması istemine ilişkin davada uyuşmazlık, mahkemece akıl hastalığı nedeni ile hacir altına alındığı anlaşılan davalının, polis kimliğini göstermek sureti ile davacı bankayla yaptığı sözleşme uyarınca almış olduğu banka kredi kartı ile yaptığı harcamalardan dolayı sorumlu olup olmadığı konusundadır.
Kural olarak tam ehliyetsizlerin hukuki işlemi hükümsüz olmakla birlikte bu kuralın ilk istisnası 4721 sayılı TMK'nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılmaması ilkesidir.
Davacı bankanın ödeme talebine kadar tam ehliyetli biri gibi hareket edebilen davalının, borcun ifası istendiğinde ehliyetsizliğini ileri sürerek ifadan kaçınması, hakkın kötüye kullanılmasıdır.
Tam ehliyetsizlere ilişkin ikinci sınırlama, BK'nın 54. maddesi hükmü olup buna göre, hakkaniyet elverdiği takdirde tam ehliyetsiz olan kişi, diğer tarafın batıl hukuki işleminin hüküm ifade ettiğine güveni nedeni ile doğan zarardan sorumludur.
Öte yandan TMK'nın 452/2. maddesine göre, kendisini ehil bir kişi gibi gösterip hukuki işlem yapan ve bu suretle karşı tarafı zarara uğratan ehliyetsiz kişi bu zarardan sorumlu olacaktır.
Ayrıca, 818 sayılı Borçlar Kanununda düzenlenen sebepsiz iktisap hükümlerine göre, hacir altındaki kişi, karşı tarafın aleyhine olacak şekilde kendi mal varlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşme oranında sorumludur.
Bu hükümlere göre, davacı banka kayıtları üzerinde konusunda uzman bir bilirkişiye inceleme yaptırılıp, davalının kredi kartı harcamaları sebebi ile sorumlu olacağı miktar konusunda ayrıntılı raporalındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı banka vekilince temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili banka ile davalı arasında kredi sözleşmesi imzalandığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilip davalıya ihtarname keşide edilip takibe girişildiğini, ancak itiraz nedeni ile takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve %40 tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vasisi Nevin, kredi borçlusu eşi Mustafa'nın ruhsal yönden rahatsız olması nedeni ile kendisine mahkeme kararı ile kısıtlanıp vasi tayini yapıldığını, bu nedenle kısıtlı olan bir şahsın borçlanma ehliyeti bulunmadığı nedeni ile davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, taraflar arasında imzalanan kredi kartı sözleşmesinin 25.02.2004 tarihli olup, davalı borçlunun 16.07.1998 tarihinde vesayet altına alınıp, eşi Nevin'in vasi olarak atandığı, 4721 sayılı TMK'nın 14. maddesi uyarınca bu tür şahısların fiili ehliyete sahip olmadıkları, aynı Kanun'un 15. maddesinde yazılı istisnaların somut olayda mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı banka vekilince temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, mahkemece akıl hastalığı nedeni ile hacir altına alındığı anlaşılan davalının, polis kimliğini göstermek sureti ile davacı bankayla yaptığı sözleşme uyarınca almış olduğu banka kredi kartı ile yaptığı harcamalardan dolayı sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
TMK'nın 15. maddesine göre, "Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz". Görüldüğü gibi, kural olarak tam ehliyetsizlerin hukuki işlemleri hükümsüzdür. Ancak bu kuralın istisnaları vardır. Bunlardan biri TMK'nın 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılmaması ilkesidir. Buna göre "Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz".
TMK'nın 2. maddesi çerçevesinde 15. maddenin değerlendirilmesine geçmeden önce, aynı Yasa'nın 1/1. maddesi uyarınca anılan hükmün getirilmesindeki asıl gayenin ne olduğunun açıklanmasında fayda görülmektedir.
Kanun, tam ehliyetsizlerin yaptıkları hukuki işlemleri batıl sayarken, bu gibi kimseleri korumak, kendi menfaatlerine aykırı işlemleri yapmak, üçüncü kişilerce sömürülmelerine engel olmak amacını gütmüştür. Bu tehlikenin ortadan kalktığı, normal zekalı bir insanla eşdeğer tarzda hareket ettiği durumlarda, hukuki muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürmek hakkın kötüye kullanılması olacaktır ki, kanun bunu himaye etmez. 09.03.1955 gün 22/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi, mümeyyiz olmayan kimse temyiz kudretini haiz olsa idi aynı surette hareket edecek, yani normal zekalı bir insan dahi aynı tarzda muamelede bulunabilecek idi ise, ehliyetsiz olduğundan bahisle muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürememelidir.
Somut olayda davalı, ülkemizde tam ehliyetli kişilerin dahi her zaman yararlanma olanağı bulamadıkları banka kredisinden yararlanmış, üstelik Polis kimliğini de kullanarak aldığı kredi kartını kullanmak sureti ile bir menfaat elde etmiştir.
Davacı bankanın ödeme talebine kadar tam ehliyetli biri gibi hareket edebilen davalının, borcun ifası istendiğinde ehliyetsizliğini ileri sürerek ifadan kaçınması, hakkın kötüye kullanılmasının tipik bir örneğidir.
Tam ehliyetsizlere ilişkin TMK'nın 15. maddesi hükmüne getirilen ikinci sınırlama, BK'nın 54. maddesi hükmüdür. Belirtilen yasa hükmüne göre, "Hakkaniyet iktiza ediyorsa hakim, temyiz kudretini haiz olmayan kimseyi ika ettiği zararın tamamen yahut kısmen tazminine mahkum eder". BK'nın 98/2. maddesi yollaması ile akde aykırılık hallerinde de uygulaması mümkün olan BK'nın 54/1. maddesi uyarınca, hakkaniyet elverdiği takdirde tam ehliyetsiz olan kişi, diğer tarafın batıl hukuki işleminin hüküm ifade ettiğine güveni nedeni ile doğan zarardan sorumludur.
Öte yandan TMK'nın 452/2. maddesinde; "Vesayet altındaki kişinin fiil ehliyetini haiz olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış olması halinde, onun bu yüzden uğradığı zarardan sorumlu olacağı" öngörülmüştür. Buna göre, kendisini ehil bir kişi gibi gösterip hukuki işlem yapan ve bu suretle karşı tarafı zarara uğratan ehliyetsiz kişinin bu zarardan sorumlu olacağının kabulü gerekir.
Bütün bu açıklamalar yanında, BK'nın 61-66. maddelerinde düzenlenen sebepsiz iktisap hükümlerine göre, hacir altındaki kişinin karşı tarafın aleyhine olacak şekilde kendi mal varlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşme oranında sorumlu olacağı kuşkusuzdur. Zira, sebepsiz zenginleşme hükümleri gözetildiğinde, zenginleşenin iade borcunun doğması bakımından fiil ehliyetinden yoksun olmak sonuca etkili değildir.
Bu durumda, mahkemece yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak banka kayıtları üzerinde konusunda uzman bir bilirkişiye inceleme yaptırılıp, davalının kredi kartı harcamaları sebebi ile sorumlu olacağı miktar konusunda ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilmek sureti ile uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı banka vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ), peşin harcın istek halinde iadesine, 14.12.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Popüler Yayınlar